" denizin ortasında, mumyalar sofrasında"

















Download hosted by Rapidshare.com.




Öyküne öyküne ne hale geldik, her yüze güleni biz dost bildik diye şarkı tutturarak geçirdiğimiz gençliğimizin ter kokulu yalnızlıklarından ne tür çıkarımlara gark olduysak artık, içimizde ne bir güven ne de sevgi bıraktı kalabalıklarımızın bütünü. Bilgisayar başında yavaş yavaş çürürken kendisine birşeyler soran boş gözlere karşılık aynı boşlukla açılıp kapanan göz kapaklarına ithafen. Albümün totalde güzellğinden söz edemesem de, piç gözlü Damın Albarn'ın apartman serserisi sesinin hatrına dinliyor insan.



foto: robozip



PLAYLIST

01 - Goldfrapp - Lovely Head
02 - Portishead - Sour Times
03 - Mono - Life In Mono
04 - Hooverphonic - No More Sweet Music
05 - Mandalay - This Life
06 - Nouvelle Vague - In A Manner Of Speaking (Tuxedomoon Cover)
07 - Koop - Forces... Darling
08 - Oi Va Voi - Refugee (A Matthew Herbert Big Band Remix)
09 - Yoko Kanno - Piano Black (Cowboy Bebop OST)
10 - Jay-Jay Johanson - Rocks In Pockets
11 - Derin Esmer - Gerçek Hayat
12 - Brad Mehldau - Exit Music (For A Film) (Radiohead Cover)
13 - Astor Piazzola - Libertango

Bunun müsebibi gönk'tür: Mixtape'lerini amme hizmeti'nden dünyaya yayıver diyen odur. Başta itiraz etmiştim ama fikrin baştan çıkarıcılığına daha fazla karşı koyamadım.
Oldies But Goldies temasının hüküm sürdüğü karışık kasetimiz, bu sefer mucizeler vaad etmiyor. Ne de pazar gününün veyahut akşamüstlerinin romantizmini taşırım normal şartlarda. Ancak final zamanı sevdiğimiz birkaç parçayı arka arkaya dinlesek, fena mı olur?
Hepinizin bildiğine emin olduğum şarkılarımız, frankofon esintileri, asansör müziği tınıları olsun, belli başlı tanıdık hisler yaratacaktır diye ummaktayım. Onların bir araya gelme sebebi söz konusu hissiyattı en azından. Şarkı listesini birkaç gün sonra koyarım, şimdilik, sürpriz olsunlar.















Download hosted by Rapidshare.com.


Vizefinal kafasına arkaplan çalışma müziği desem?















Download hosted by Rapidshare.com (NEW LINKS):

Part 1
Part 2



Buraya Depeche Mode koyarak sınırlarımı nereye kadar çekebildiğimi hepinize göstermek istedim: Ancak tabi ki daha insani sebeplerim de mevcut, örneğin Dave'in hastalanması ve yeni albüm turunu daha ikinci konserde iptal etmek zorunda kalmaları, benim yıllardır beklediğim buluşmanın gerçekleşmemesi, ve finaller yüzünden aslında buna içten içe rahatlama duygusu ile yaklaşmam. Mevzubahis hastalık sebebiyle bir anma töreni gerçekleştirmek istedim ve bunu bir boka benzemeyen sound of the universe ile yapmayacağım aşikar. SOTU hakkında günlerce konuşabiliriz sanırım, canım çok yanıyor, ilginç bir biçimde söz konusu albüme hala şaşırıyorum, nasıl olup DM'in sadece ama sadece bir business olduğuna. Müzikte business kısmının dışı olduğuna asla inanmadım elbet, ancak o para döngüsünü stir eden müzik, dinleyicilerinin akıllarını ve yüreklerini de stir edecek şeylere sahip olagelmişti, ki kişisel fikrime göre beğenilmeyen Exciter'da -tekrar birleşme ve sözümona yaşlanma belirtileri albümü olmasına rağmen- bile bu vardı. Playing the Angel tüm hafifliğine, yeni zaman müziği furyasına kurban gitmesine rağmen, DM müziğine, tadına ait izler taşıyordu, en azından o furyanın gecikmiş kötü bir seriüretimi gibi görünmemeyi beceriyordu. Şimdi elimizde yeni bir albüm var, ki kapak tasarımından bile belli bir şeylerin yanlış gittiği. Tüm dünyayı saçmalığı ile saran indie elektro disko ya da "Silivri Diskosu 2k9" dalgasından geç de olsa nasibini almayı deneyen, bu deyimi kullanmayayım diyordum ama, pastadan pay kapmaya çalışan bir e-bay'den-aldım-analoğu-verdim-ateşe-stüdyoyu gösterisi. On beş sene önce yakaladıkları, üzerine düşündükleri, oynadıkları o basit ötesi ve mükemmel sesleri bulmayı bırakın, aramamış bile olmaları, belki kızılacak bir şey değil. Değişen piyasa koşulları, janrlar, dinleyici kitlesi ve yaşı, kendi hayatlarının farklı evrilme noktaları vs. derken, seksenlerin-doksanların o çok acaip, dünya tarihinden ayrıksı duran haline geri dönmeleri enfantil bir nostalji denemesi de olabilirdi. Ancak onları o sırada harekete geçiren neden ya da nedenler bütünü, anlamlar dizgesi, kalp atışı, tansiyon her ne ise, bunların bir anda mute tuşu ile iptal edilmesi söz konusu, rahatsız eden sanırım bu. Bence Exciter'da başladıkları şeye devam edebilirlerdi, bu müzikleri için hakiki bir evrilme olurdu. Ya da lanet olsun yani, benzer bir karanlığı, basit sample'lar ile inanılmaz duygu akımları yaratan müziği talep etme hakkımı teslim etmek istemiyorum; cidden, o sesleri şimdi kullanma cüretinde ve cesaretinde kim durabilir, o seslerin bu zamanı mark etmeye başlaması nasıl bir şey yaratır, bir kafa hali? Ya da bu enerjisinden duramayan, indiliğinden patlayan müzik ortamlarında, her şeyin evvelinden de boktan olmasıyla paralel olarak koyulaşmış hislere dair, post-rock değil de bildiğin pop yaparak, sırıtmayın lan diye bağırmak, çok mu imkansız? İstiyorum?

Bunları düşünürken karar verdim aslında Music for the Masses'ı koymaya. An itibariyle American Psycho ile cebelleşiyorum, Crash filminin kareleri gözümü işgal edip duruyor; bu ikisinin yarattığı geriyedönüşlü dünyada, benim tecrübe etmediğim ama hissine geldiğimi sandığım dünyada, Music for the Masses binalardan sokaklara, taksilerden ve arabalardan sokaklara, sony walkman kulaklıklarından sokaklara taşan müziği temsil ediyor. Belki American Psycho adını duyunca Viyolatör! diye bağıranlar olur; onlara zaman cetvelinde pazarlık payı olsun diye Black Celebration derim. Crash düşünüldüğünde, Behind the Wheel şarkısının gözlerime ve kulaklarıma yaptığı basınç oldukça fazla, örneğin. Dahası, bu albümdeki parçaların keskin kalıplı olmamaları, bazılarının ciddi ciddi elle tutulur tarafı olmaması onu daha da mükemmelleştiriyor ve kanın adeta izsu hortumlarından etrafa saçıldığı aksiyon yüklü sahnelerimizle akorluyor. Patrick Bateman'ın Sacred dinleyerek Xclusive'de Stairmaster başında tepinmesi, hiç imkansız değil.

Sonuç olarak amme hizmeti'ni kişisel sapkınlıklarım uğruna kurban etmekten çekinmiyorum. Daha başka DM albümleri de koyarım gelecekte, utancımdan yüzüm yanıncaya dek kızarmazsam. Dinlemeyenlerin şu albümü efendi gibi dinlemesine dair arsız bir isteğim de olmayacak değil... Allahım DM konusunda ne olur aklıma mukayyet ol, bana bir efendilik, bir sakinlik, bir ölçülülük ver, lütfen allahım. Allahım?













Download hosted by Rapidshare.com.




Nazalitesi bol ingiliz aksanlı şarkılardan sonra yanık tenörlerin ortaya çıkması tam da arzu ettiğim şeymiş- üç sene sonra tekrar dinleyince verdiğim karar bu. Bile isteye yapılmış afacanlıklar, tüm uyanıklıklar canımı fena sıkıyor. Ancak esprili olmanın kontrolünde durmuş bu genç çocuklar -ki bu kontrolsüzlüğünde olmasından daha bile kötü-, serbez kaldıklarında istenmeyen ereksiyon kıvamında bir enerjiyle müzik yapıyorlar, besbelli. Uzun zamandır beklediğim şey buymuş, fffalan oldum. Bu albümde raka kayan türk genç müziği camiasının formülasyonlarından dışarı çıkmak bir yana, coğrafi temelleri ve alışkanlıkları sarsacak ölçüde bentlerine sığmayıp taşmaları, yeterince acı verebiliyor olmaları -neredeyse bir yıldız kadar, bir nazan kadar, if yu layk- hiçbir şeyin temsilcisi, sözcüsü, yeni soluğu olmak istememeleri, tamburadayı artık umursamıyor olmaları, öyle ki bu projeyi de kısa sürede imha etmeleri, antrepoda delik deşik ettikleri yorgun vücudum derken... Buraya dandadadan koymak belki çok anlamsız, tüm bu sebeplere rağmen. Seveninin bileninin çok olduğunu tahmin etmek zor değil. Yine de hormonlarının ruhunu invoke edip yeni bir şey yapmalarını sağlamak falan gibi gizli amaçlarla, buyrun, diyesim var. Tanışsak çok severiz birbirimizi duygusu yaşattıklarını da söylemeyeyim diyordum ya, neyse.













Download hosted by Rapidshare.com


Special thanks to Kayıp Frekans Aralığı- eyvallah



"Hayata Dönüş operasyonları" kapsamında hayatı kayan bir sürü insanın durumlarını tribünlere oynamadan göstermesinin yanında, yıllar yılı akıp giden bütün *iç"yıkımlara bir ağıt niteliği taşıyan filmin güzeller güzeli müzikleri. Yusuflar ve hayatı kayan diğer bütün insanlara ithafen.















Download hosted by Mediafire.com



Now that I have just paid my dues to this great album with obsessively-listening-yet-still-not-getting-satisfied, going to the concert and a review, I think I can legitimately post it here. Long review short and Englishified: I cannot do anything else but listen, ears wide open, to these songs, and it also applies for the very first time I hear them. I had never been so fond of Mr. Johanson before although I knew him to be a good musician. Good musicianary is generally not enough to hit the listener, in itself, in our times. And he has become a true storyteller now, which is lethal enough for me. In and through his narrative, among the alcoholics, women with broken noses, in the background, I finally happen to see the self, which stays out and distinct, vaguely. The music encircling these all seems to be utterly plain and away from show-off, yet never lacking in its violence it is structured to serve as a backbone to the narrative, and far from being familiarized with and grasped completely, with its interstructures, hidden sounds and noises. And this sublayer is not a contribution to the realm of overlayerized intelligentsia music, nor Jay-Jay Johanson felt the need to perform his multi-intrumentalist identity to capture the good graces of a certain group of music fetishist, ever. Thus Self-Portrait stands out there in circulation, inconsumable, self-accumulating.

Finally I'm leaving you with this album alone, bowing and taking my YDS vocabulary with me. Danke şön for bearing with the impotence show of a wannabe music critic, and for the impotent review in Turkish, follow this link.















Download hosted by Rapidshare.com




origin of love bittabi ve koca koca hengameler.


 

2009-2016 Amme Hizmeti -sonikatak-